vatan erkan,  Image Hosting
   
  YİĞİT YILMAZ RESMİ FAN SİTESİ
  HAZIR CEVAPLAR 1
 

 

HAZIR CEVAPLAR 1

 

ÖLÜLER ÇİÇEK KOKLAMAZ
Amerikalı iş adamı, bir Çinliye alay ederek sormuş:
- Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne
Zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı
Zaman.

 

YIKA DA GETİR
Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasinin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:
- Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir.

 

SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri,bir toplantıda Akifi küçük düşürmeye çalışıp:
- Siz baytardinız, değil mi? Demiş.
Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş:
- Evet,bir yeriniz mi ağrıyordu?

 

NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
- Buyrun beyim ne alırsınız?
Yahya Kemal tebessümle:
- Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım
.

 

SIR SAKLAMAK
Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selameti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
Vezir, Yavuzdan cevap alacağı ümidiyle:
- Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Ben de bilirim
.

 

CENNETİN YOLU
Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
- Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?

 

Çanakkale İÇİNDE
İngiliz garson, Türk müşteriye:
- Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
- Orada ne işiniz vardı?

 

HASTANIN YEMEĞİ
Lokman Hekime:
- Hastamıza ne yedirelim? diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- Acı söz yedirmeyin de, ne yese olur.

 

NEYZENİN NEZAKETİ!
Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, Neyzen Tevfik’in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce:
- Hayır, elimi daha yeni yıkadım
.

 

GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
Abdülhak Hâmidin evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamide döner ve:
- Efendim, gönül kocamaz! der.
Hamid cevap verir:
- Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.

 

BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder.
Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
- Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!

 

VELÂYETİN GÖRDÜĞÜ
Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han:
- Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz diye çıkışır.
Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
- Peder ne der, kader ne der.

 

ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.:
- Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
- Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da
.

 

SOKRAT VE BİLEYTAŞI
Talebelerden biri Sokrata sormuş:
- Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun?
- Evlat, demiş Sokrat. Bileytaşı keskin değildir amma, en sert demiri bile keskin eder…

 

ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
- İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
- Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.

 

BİRBİRİNE BAĞLI
Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför:
- Aman hakim bey, diye sızlanmış. Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.
Hâkim cevap vermiş:
- Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.

 

AKŞAM YEMEĞİ
Yahya Kemâl, dostlarından birine:
- Bu akşam yemeği benimle yer misin? Diye sorunca, arkadaşı:
- Hay hay! Der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok!
Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir:
- İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum
.

 

HAKLI ÖLÜM
Sokrat ölüme mahkum edildiğinde, eşi:
- Haksız yere öldürüyorsunuz, diye ağlamaya başlayınca,
Sokrat:
- Ne yani, demiş. Bir de haklı yere mi öldürseydim?

 

HZ. ADEMİN MİRASI
Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
- Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
- İkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
Sultan Fatih:
- Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.

 

GÖNLÜMÜ FETHETTİĞİ İÇİN
Fatihe sorarlar:
- İstanbulu niçin fethettin?
Cevap verir:
- Önce o benim gönlümü fethettiği için!

 

DÜŞMANIN CANI
Şair Nefi bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine:
- Merhaba canım! demiş.
Nefi durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış:
- Derhal çıkıyorum.


FİKİR YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim’e:
- Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş:
- Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?

 

UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler.
Yanındaki talebesi:
- Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir:
- Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.

 

DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyraniye:
- Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani:
- Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.

 

BRAVO!..
Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugoya okuduktan sonra:
- Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz?
Victor Hugo:
- Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu.

 

Bir filozofa sormuşlar: Şansa inanırmısınız?
Filozof: Evet, yoksa sevmediğim insanların başarısını neyle açıklardım.

 

Bir doktor alkolsüz bira içilir mi? diye soran hastasına, Nasreddin Hoca’nın şu fıkrası ile cevap vermiş:
Adamın biri, Nasreddin Hoca’ya:
- Tuvalette bir şey yemek caiz midir? diye sorunca, Hoca:
- Caizdir, demiş. Ama içeride başka bir şey yediğini zannederlerse, ne diyeceksin?

N.Fazıl Kısakürek,vapurla Kadıköy’e geçerken, yanına biri yaklaşıp:
- Üstad, diye sormuş. Peygamberlere ne diye gerek duyuldu? Biz yolumuzu bulabilirdik.
Necip Fazıl, okuduğu kitaptan başını kaldırmadan:
- Ne diye vapura bindin ki, cevabını vermiş. Yüzerek karşıya geçebilirdin.

 

İmam- ı Azam hazretleri, üzerine doğru gelmekte olan bir hayvana yol vererek kenara çekildiğinde, yanındakiler neden böyle yaptığını sormuşlar.
Hazret, düşünmeden cevap vermiş
- Onun boynuzları var, benim ise aklım.

 

Yavuz Sultan Selim,birçok Osmanlı Padişahı gibi sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında veziri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: Sen sır saklamasını bilir misin? diye sormuş.
- Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle:
- Evet, Hünkarım bilirim, dediğinde; Yavuz cevabı yapıştırmış:
- Ben de bilirim.

 

Öğrenci;
- Hocam,diye sormuş.İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir’’diyorlar.Ne dersiniz?
Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
- O mantığa göre çınar ağacı da maydonozun gelişmiş şeklidir.

 

Bir Fransız yazar,Mehmet Akif’e:
- Kadinlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu? diye sorduğunda Akif:
- Daha önceleri öyleydi, karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve
bir türlü içeri sokamıyoruz.

Alaaddin Başar’a:
- Şeytan,niçin meyhaneye gidenlere vesvese vermiyor? diye sorduklarında:
- Vermez tabi, demiş. Eğer verse kazayla camiye giderler.

 

Ne Yedirelim?
Lokman Hekim’e:
- Hastalarımıza ne yedirelim?diye sorduklarında,şu cevabı vermiş:
- Acı söz yedirmeyin de,ne yedirirseniz olur.


Selçuk Sultanlarından biri,Mevlana’yı ziyaret ederek,saltanatları arasında ne fark olduğunu sorduğunda, o büyük zattan şu cevabı almış:
- Senin saltanatın, gözlerin açık kaldığı müddetçe bakidir. Benim saltanatım
ise, gözlerimi kapadığımda başlar.

 

Ben Çekilirim
Dünya nimetlerine önem vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karsılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olanaksızdır. Mağrur zengin, filozofa:
- Ben bir serserinin önünde kenara çekilmem.Bunun üzerine Diyojen kenara çekilerek,gayet sakin su karşılığı verir:
- Ben çekilirim.

 

Biz de Onlara Yaklaşıyoruz
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında
ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
- 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
- Biz de onlara yaklaşıyoruz.


Bal ile Sirke
Hocaya “bal ile sirke uyuşmaz” derler. Niçin uyuşmasın der ve gider yarım okka bal yer, yarım okka da sirke içer, gelir oturur. Yüzünün yemyeşil olduğunu görenler sorar:
- Bal ile sirke uyuşmadılar değil mi?
Hoca hiç erkekliği elden bırakır mı?
- Yo yo onlar uyuştular da, şimdi beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.

 

Açlık
Fatih, hocası Akşemseddin‘e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar

 

Sır
Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
- Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş. Vezir: - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış: - Bende bilirim.

 

Karınca
Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş:
Dırahta ger ziyân etse karınca
Zararı var mıdır ânı kırınca
(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)
Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca

 

Mesele Getirme de
Rusya sefiri meşhur İgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği Yusuf Kamil Paşa’ya:
- ‘Efendimize Rusya’dan ne getireyim?’ demesiyle Paşa:
- ‘Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem’ dedi.

 

Manav Olsa Gerek
Garip halleri ile ünlü olan şair Ruhi, serbest nazım usulüyle şiir yazmanın moda olduğu dönemlerde bir gün eline geçen bir şiir mecmuasında genç şairlerden birisinin irili ufaklı mısralarla bütün bir sahifeyi dolduran mısralarına uzun uzun baktıktan sonra:
- Garip, demiş. Bunlar üzüm salkımı, yazan da
şair değil manav olsa gerek.

 
 
  Bugün 2 ziyaretçikişi beni ziyaret edip Maşşallah dedi..  
 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol